Aşk Yuvası mı Aş Yuvası mı? Mutlu Evliliğin Yolları! Evliliklerimiz Neden Çok Kısa Sürüyor? 2022 Evlenme ve Boşanma Sayıları

Şüpheyi istisna güveni esas almalıyız diye boşuna dememiş büyüklerimiz. Yavrularımıza güvenmek zorundayız. Biz onlara güvenirsek onlar gerçek kapasitelerine ulaşıp onu da aşma gayretinde olacaklardır.

Allah aşkına yanımıza gelen kızımız veya oğlumuza “anne-baba ben birisiyle görüşüyorum” cümlesinde sonra ne diyoruz?

Anne penceresinden:

-Kızım oğlan kimlerden?

-Evi var mı?

-Babası ne iş yapıyor?

-Yakışıklı mı?

-Maaşı var mı?

-Arabası var mı?

Kız sorulardan bunalarak “anne bana ne onun malından, mülkünden, babasının gelirinden” dese de anne hemen “olur mu kızım ben senin rahatını düşünüyorum.

-Anne ben onu seviyorum, o bana hiç kimsenin vermediği değeri veriyor.

-Kızım bırak o sevgiyi, değeri sen paraya, arabaya bak. Bu yaştan sonra seni düşünecek değilim. Dediklerim yoksa hemen o oğlanı bırakacaksın.

-Ama anneee!

Aması maması yok. Görmüyor musun Meltem teyzenin Ayşe’yi tutturdu bir sevgi, aşk muhabbeti gitti asgari ücretli biriyle evlendi.

-İyi de anne ben onunla görüşüyorum o çok mutlu, huzurlu.

-Ne huzuru. Ben anlamam. Bir daha söylemem. Analık hakkımı helal etmem. O oğlanı bırakacaksın. Ben sana zengin, yakışıklı, soylu soplu birisini bulurum.

Maddi Zenginlik Değil Manevi Zenginlik Tercih Edilmelidir

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: “Kadın dört şey için nikahlanır. Güzelliği, malı, soyu ve dindarlığı. Sen dindar olanı seç.”

Günümüzde hangimiz oğlumuz veya kızımıza: “Oğlum, kızım görüştüğün kişi dindar mı, ahlaklı mı, karakterli m, dürüst mü diye soruyoruz?

Çevremizde hepimiz karşılaşıyoruz. Kızla erkek her şey de anlaşmışlar. Evlenecekler. Özellikle kızın annesi hemen devreye giriyor. Ve yukarıda bahsettiğimiz konuşmalara hepimiz şahit oluyoruz. Hatta oğlanın evi var, arabası var. Kızın annesi diyor ki “oğlum baban emekli maaşını sana veriyor mu?” diyor. Oğlan “bana niye versin ki benim kendi maaşım var” deyince anne kızına “kızım boş ver bu aile seni rezil eder” diyerek evlenecek o iki kişinin evlenmesine mani oluyor. Kızını düşünüyor ya kendince.

Bir hırka, bir hurma edebiyatını yapmak kolaydır ama bir hurmayla bir hafta geçirmek her babayiğidin harcı değildir. Müslümanlığımızı gözden geçirme zamanı geldi geçiyor. Bostan ve Gülistan yazarı Sadi-i Şirazi’nin dediği gibi “Ne kadar çok şey bilirsek bilelim. Bildiklerimizi uygulamıyorsak hepimiz cahiliz demektir.”

Her gün bir tas çorbayla huzurlu yaşayacak çocuklarımızı neden 5-6  yemek olacak bir aile hayatına zorluyoruz ki?

Güzel gelin aldım deme bir sivilce yeter, çok paralı birini aldım deme bir kıvılcım yeter, iyi gördüğün soylu aileden de öyle biri çıkar ki sana dünyayı beter eder.

Çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren özgüven duygusunu verelim. Kendi kararlarını kendileri versinler. Sabırlı olalım. Her kararları doğru olacak diye bir şey yok. Sanki bizim her kararımız doğru da…

İlkokul çağlarından itibaren onlara özgüven duygusunu aşılamaya başlarsak gerek okul seçimlerinde gerekse eş seçimlerinde yanılmadıklarına hep beraber şahit olacağız. Temkin tabiî ki güzeldir. Çocuklarımız hep bizim gibi düşünmek zorunda değil. Farklı düşünmeleri de gayet normaldir. Lakin bizler kendi hayatımız gibi bir hayatı onlara dayatıyoruz. Bu çok yanlış. Ne oluyor dayatınca? En basiti aileler bir bir dağılıyor.

Özellikle kızlarımızın aileleri evliliğe giden yolun ilk anlarından itibaren bütün olaylara müdahil olmak istiyor ve oluyor da. Sevgi üzerine, saygı üzerine, özgüven üzerine kurulacak bir aileyi hemen maddiyat üzerine kurma telaşına kapılıyorlar.

“Kızım oğlanın ailesinden 15 bilezik iste.” Seven kızımız diyor ki “anne güçleri yok ki on beş bileziği nasıl alsınlar.” “Kızım biz seni düşünüyoruz.” Halbuki mahalle baskısı bunu yaptırıyor demiyorlar. Millet olarak özelliklerimizden bir tanesi de başkalarının sözlerine, dedikodularına çok önem vermemiz. Komşular ne der, elalem ne der? Diyerek çekinirler. Mevlana ne güzel der: “Duydum ki, gıybetimi yapmışsın, yüzüme söylemekten kaçmışsın, benim gibi bir acizden korkmuş, Allah’tan korkmamışsın.”

Neyse bilezik işi hallediliyor. Bu sefer oğlanın evi de olacak diyorlar. O da bir şekilde hallediliyor. Günümüz boşanmalarının temel sebeplerinden olan isteğe sıra geliyor. Kız annesi diyor ki: “Kızımız bizden hiç ayrılmadı. Ben onun elini sıcak sudan soğuk suya değdirmedim. Kızım okusun, rahat etsin diye ben ona yemek bile yaptırmadım. Onun için evlerini bize yakın kuralım ki yemeyi içmeyi bizim evde rahat rahat beraber yaparız.

Erkek tarafının büyükleri bu huzursuzluğa sebep olur, iki tarafa da uzak olsunlar. Hem yemek yapma ne ki öğrenir giderler deseler de kızın annesi yağmur olup yağmaya başlayınca diğerleri de selin içinde kalmamak için –tabii bu arada oğlan da kendi tarafına siz rahat olun ben onlara uymam onlar bana uyarlar deyince- olur diyorlar.

Hasılı düğün bir şekilde yapılıyor. Bir ay geçtikten sonra kızın annesi içişlerine karışmaya başlıyor.

-Kızım çocuk için acele etmeyin.

-Kızım hemen ikinci eve yazılın.

-Kızım evi kendi üstüne yaptır.

-Kızım oğlan evine çok sık gitmeyin.

-Kızım bizde yer içeriz eve fazla bir şeyler almayın.

-Kızım ne gerek var doğalgaz parası vermeyin bizde yatarsınız.

Bunlara benzer  sözler o genç kızımızı ister istemez etkiliyor. (küçüklüğünden beri her şeye kendi adına annesi karar verdiği için.) Kızın da işine geliyor çünkü yemek yok, evi temizlemek yok, para cepte, altında araba. (Kızın babası izledikleri yolun yanlış olduğunu biliyor ama ne yapsın garibim, evin hanımı onu da kapı dışarı ederse ne yapacak. Damadın kulağına “oğlum yapacak bir şey yok idare edeceğiz. Ben kızımın anasını bildiğim için katlanmak zorundayız.” Diyor.)

Bu arada evlilik süresince akşamları evde olan muhabbetler hep maddiyat üzerine. Bu hafta pazara ne kadar harcadık, kaç çeyrek yaptık, evin taksidine kaç ay var, bankadaki para ne kadar olmuş, araba ne kadar ediyor vs.

Bu Tür Bir Evlilik Ne Kadar Sürer?

“Son yıllarda Türkiye’de boşanma oranlarında periyodik bir yükseliş gözleniyor. TÜİK raporları da bu gerçeği gözler önüne seriyor. 2001 yılından 2021 yılına kadar boşanmaların hızla yükseldiği raporlara da yansıyor. TÜİK raporlarına göre, evlenme sayısında çok fazla değişim olmamasına rağmen boşanma sayısının özellikle 2021 yılında 174 bin 085’e kadar yükseldiği görülüyor. 2019 yılında 542 bin 314 olan evlenme sayısı, 2020 yılında 488 bin 335’e düşmüş, 2021’de tekrar yükselerek 561 bin 570’e  yükselmiştir. 2019 yılında 156 bin 587 olan boşanma sayısı  2020’de 136 bin 913, 2021’de ise 174 bin 085 olmuştur.

Boşanmaların bu kadar çok olmasında büyükler olarak bizim yanlışlarımızın ne kadar çok olduğunun da artık farkına varmamız gerekiyor.

Kıymetli anne, babalar değer verdiğimiz şeylere lütfen dikkat edelim. Çocuklarımıza değer verelim, onların düşüncelerine değer verelim, paraya pula değil. Güzellik, para, pul, soy sop değil, değer vermemiz gereken ahlaktır, karakterdir. Değerinizi ölçmek istiyorsanız neye değer verdiğinize bakın. Çünkü insan değer verdiği şeyin kıymetiyle doğru orantılı olarak bir değer ifade eder.

İnsanlar bize nasıl bakarsa baksın bizim için hareket noktamız Kur’an ve sünnet olmalıdır. Allah’ın nezdinde kıymetiniz var ise gerisi boş. Peygamberimizin yolunda iseniz gerisi boş. Allah sizden razı olduktan sonra dünyada yalnız kalsanız da hiç önemi yoktur. Lakin herkes yanınızda ama Allah sizden razı değilse yeni bir defter açmak zorundasınız.

Peygamberimiz diyor ki “Nezdinizde Allah’ın yeri ne ise, Allah nezdinizdeki yeriniz de odur.” Evet bu doğrultuda hayat yaşamalı, bu doğrultuda evlat yetiştirmeli, bu doğrultuda evlatlarımızı evlendirmeli ve bu doğrultuda son nefesi vermeye çalışmalıdır.

Sadi’nin Bostan’da şu söylediklerini aklımızdan çıkarmayalım:

“Bu dünya kimseye kalmaz.

Sen gönlünü Yüce Allah’a bağla.

Dünya varlığına asla güvenme.

Dünya varlığı senin gibi çok kimseyi besleyip sonunda öldürdü.

Temiz can, dünyadan göçe kalkışırsa tahtta ölmekle, toprakta ölmek arasında ne değişir ki?”

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu