Az Okumamızın Üçüncü Sebebi: Geçim Derdine Düşülerek Okumanın İhtiyaç Değilmiş Diye Düşünülmesi
“Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası,
Dostunun yüz karası, düşmanın maskarası.” (Mehmet Akif ERSOY)
“Çocukların rızkını niye boş yere harcıyorsun?” “Aldığın maaş ancak evi geçindirir.” “Kitap karın doyurmuyor ki.” Bu ve benzer cümleleri çok duyuyoruz. Özellikle kitap için yapılacak harcamalarda çokça karşımıza çıkıyor. Geçim derdine düştük millet olarak. İşi gücü bıraktık ekonomi konuşuyoruz. Bu da bize kurulan tuzaklardan biri. İhtiyaçlarımızı o kadar çoğalttık ki, mevcut gelirimizi dörde katlasalar yine şikayetlere devam ederiz. Çünkü şükür ve kanaati toprağa vereli çok oldu.
Dolar kaça çıkmış, altın düşmüş mü, kaç saat ek ders alacağım, yarın tezgahıma kaç turist müşteri gelecek, arsa fiyatları artmış mı, abi ne yapacağız bilmiyorum ekonomi çok kötü gidiyor gibi konular bizi öyle meşgul ediyor ki kitap okumaya vaktimiz hiç kalmıyor.
Bir insan tabiî ki evini geçindirmek için para kazanacak ve para kazanmaya da istek duyacak. Söylemek istediğimiz para kazanmaya istek duyduğu kadar ilim öğrenmeye yani kitap okumaya da istek duymasıdır. Maddi doyum için para önemlidir, manevi doyum için de kitap önemlidir.
“Bir kitap açmanın faydası çoktur. Açlık yemekle, bilgisizlik okumakla giderilir.”(Çin atasözü)
“Siz cebinizdekilerin bir kısmını beyninize yatırmaya başladığınızda bir süre sonra beyniniz de cebinizi doldurmaya başlar.” (B. Franklın)
Dertlerimize çare arıyorsak şöyle dua edelim: “Allah’ım, bana içi kitap dolu bir ev, kitap sevgisi olan bir eş ile çiçek dolu bahçesinde çiçeklerle kitap okuyan çocuklar nasip eyle.”
Dördüncü Sebep: Okumanın kariyer ve imkan sahibi olmak için teşvik edilmesi, hayranlık uyandırmaması ve okumayı teşvik edici etkenlerin azlığı
Baba, kızına bir kitap veriyor ve kitabı okuyup, özetini kendisine sunması halinde 50 TL ödül vereceğini söylüyor. Ödül büyük olunca kız hemen işe sarılıyor. Biraz kafa yorunca yol haritasını belirliyor: “Nasıl olsa bu kitabı okuyan olmuştur, internetten özetini bulup okuyayım, babama okudum der, geçerim.” Demiş.
Aradan iki gün geçince soluğu babasının karşısında almış:
-Baba kitabı okudum, istersen ne anlatıldığını sana anlatayım.
Kızım sen bu kitabı okudun m, gerçekten?
-Evet. Baba bak senin için özet de çıkardım.
-Kızım sen bu kitabı okumamışsın.
-Okudum baba okumasam nasıl anlatacağım kitapta ne anlatıldığını?
-Kızım eğer sen bu kitabı gerçekten okumuş olsaydın kitabın arasındaki 50 TL’yi görmüş olurdun.
Okumayı sadece bir meslek sahibi olma, kariyer yapmak için araç, iyi bir mevkiye gelmek için yapılan ve belli bir süreyi kapsayan bir etkinlik olarak düşünmemek gerekir. Çocuklarımızı okul ve meslek kitaplarını okumakla yetindirmeyelim. Kitap okumanın yaşam boyu sürmesi gereken en asil davranışlardan olduğunu kazandıralım. Günümüzde değişiklikler o kadar hızlı oluyor ki ayak uydurmada zorlandığımız bile oluyor. Çocuklarımızın çağa ayak uydurmaları okuma sayesine olacaktır. Bunun için anne babalar olarak klasik kitap okuma alışkanlıklarını terk ederek genç nesle farklı stratejilerle kitabı sevdirmeli ve okuma alışkanlığı kazandırmalıyız.
Aile meclisleri oluşturarak işe başlayabiliriz. Bütün aile fertlerinin okuma konusunda fikirlerin alınarak icraata geçilmelidir. Bir ailede okuma stratejik öneme sahip olmalıdır. Dolayısıyla da okumada her ailenin değişik stratejileri olması zorunludur. Tebdil-i mekanda hayır olduğu gibi strateji değiştirmede de hayır vardır.
Bir kişinin okuyup diğerlerinin dinlemesi bir yoldur, herkesin istediği kitabı açıp okuması bir yoldur, okunan bir kitabın tanıtımı bir yoldur, yazar-şair tanıtımı bir yoldur, şiir okuma ve yorumlama bir yoldur, öykü tamamlama bir yoldur , sesli kitap dinleme bir yoldur, kısa yazılar yazıp değerlendirme bir yoldur……
Eğitimci- yazar Sait ÇAMLICA’ nın da dediği gibi “Oku” emrini “diploma al” diye anlamış olmanın bedelini çok ağır ödüyoruz.