Mehmet Akif’in Hayatında Üç Mekan
Onun yetişmesinde üç mekanın çok önemli bir yeri vardır. Kur’an’lı ev, pehlivanlı mahalle, rasathaneli mektep yani ailesi, mahallesi ve okulu. Özellikle içinde büyüdüğü ev ortamı Mehmet Âkif’in sağlam bir kişilik sahibi olmasında çok etkilidir. Babası ve annesinin emeği çok fazladır. Kur’an okunan bir ev ve anne babanın Kur’an emirleri doğrultusunda yaşamaları Mehmet Âkif’in manevi anlamda çok iyi yetişmesi sonucunu doğurmuştur. Özellikle babası onun zirve bir insan olmasında çok etkilidir.
Aşağıdaki “Fatih Camii” şiirinden aldığımız bölümde çocukluğunda aldığı terbiyenin önemini görmekteyiz.
Sekiz yaşında kadardım. Babam gelir: “Bu gece,
Sizinle câmi’e gitsek çocuklar erkence.
Giderseniz gelin amma namazda uslu durun,
Merâmınız yaramazlıksa işte ev, oturun!”
Deyip alırdı beraber benimle kardeşimi.
Namâza durdu mu, hâliyle koyverir peşimi,
Dalar giderdi. Ben artık kalınca âzâde,
Ne âşıkane koşardım hasırlar üstünde!
Hayâl otuz sene evvelki hâli pîşimden (göz önü)
Geçirdi, başladım artık yanımda görmeye ben:
Beyaz sarıklı, temiz, yaşça elli beş ancak;
Vücûdu zinde, fakat saç, sakal ziyâdece ak;
Mehîb yüzlü bir âdem: Kılar edeble namaz;
Yanında bir küçücek kızcağızla pek yaramaz
Yeşil sarıklı bir oğlan ki: Başta püskül yok.
İmâmesinde fesin bağlı sâde bir boncuk!
Sarık hemen bozulur, sonra şöyle bir dolanır;
Biraz geçer, yine râyet (bayrak) misâli dalgalanır!
Koşar koşar duramaz, âkıbet denir “âmîn”
Namaz biter. O zaman kalkarak o pîr-i güzîn (saygın ihtiyar),
Alır çocukları, oğlan fener çeker önde,
Gelir düşer eve yorgun, dalar pek âsûde
Derin bir uykuya…
Mehmet Akif Kimsenin İnancına Karışmazdı
Mehmet Âkif ailesinin geçimi için özel dersler de veriyordu. Yine bir müşirin oğluna verdiği özel dersin durumunu soran Mithat Cemal’e “Onu bıraktım.” der. -Müşirin oğlu bir gün Peygamberimizin aleyhinde ağzından bir söz kaçırmıştı. Sesi değişen Mehmet Âkif şöyle devam eder:
-Mithat Bey, isteyen güneşe tapar, isteyen ateşe… Ben kimsenin Allah’ına, Peygamberine karışmam. Fakat kimse de benimkine karışmamalı. Biri yüzüme karşı babama sövebilir mi?
Yine o Tevfik Fikret için şöyle diyecekti:
-“Ahlak kürsüsünde haykıran bir adamın –ister inansın ister inanmasın- halkın ahlak mesnedi olan varlığa ulu orta sövmesi… İşte bu, akılların kabul edemeyeceği bir şey! O halde Peygamberime nasıl söver?
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git!, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım! (Asım’dan)