Mehmet Âkif’in Berlin’de olduğunu duyanlar (soydaşlarımız), Mehmet Âkif’le tanışmak, onun şiirlerini konuşmak, hoş sohbetinden faydalanarak memleket hasretini gidermek için Âkif’i sık sık ziyaret ederler.
O ziyaretçilerden biri Berlin Üniversitesi’nde okuyan İstanbullu bir genç: Habib Edib’tir. Habib Edib’le tanıştıktan sonra Mehmet Âkif’in Berlin’deki çalışmalarından, Osmanlı’nın içinde bulunduğu durumlardan derken, uzun bir sohbete dalarlar. Habib Edib ailesinden söz açar ve Habib Edib’in ailesi Mehmet Âkif’in sevip saydığı bir dostlarından birisi çıkar.
Habib Edib Mehmet Âkif’i ileri günlerde sık sık ziyaret eder. Mehmet Âkif’e Alman gazetelerinin tercümesini yapar. Mehmet Âkif, Habib Edib’i bir akşam kaldığı otelde yemeğe davet eder. Âkif’in tüm masrafları Alman Hükümeti tarafından karşılandığı için, yemek bittikten sonra garson hesabı getirir, Âkif de imzasını atardı. Bu sefer Mehmet Âkif garsona, misafirinin yemek parasını ayrı getirmelerini, onu kendisinin ödeyeceğini söyler.
Mehmet Âkif, nasıl olsa her masrafımı karşılayan birileri var, “her şeyi karşılayan misafirimin masrafını da karşılayıversin -çağımızın moda tabiriyle devletin malı deniz…- gibi ucuz düşüncelerin, basit hesapların peşinde olmamıştır. Her zaman onun gibi karakter abidesi nasıl davranması gerekirse öyle davranmıştır.