Önce Babasını Kaybediyor, Sonra Evleri Yanıyor
Mehmet Âkif hem derslerinde hem de sosyal-spor alanlarda son derece başarılı bir lise hayatından sonra, eğitimi konusunda bir karar vermesi gerekiyordu. O, bu kararını Mülkiye’nin iki yıllık yüksekokulundan yana kullandı. Çünkü Âkif’in kendince çok güzel hayalleri, idealleri vardı. Ama hayatta her zaman her isteğimizi elde edemiyoruz; hiç hesapta yokken önümüze hiç beklemediğimiz sıkıntılar çıkabiliyor.
Mehmet Âkif, bir sabah uyandığında neredeyse her şeyiyle ilgilenen, elini yüzünü yıkayıp kahvaltısını yaptıran, okula hazırlayan, zihninin her bir köşesinde fısıltıları olan, örnek aldığı ve en çok değer verdiği hocası yani babasını 1888 senesinde ebediyete uğurlar. Bu tarifsiz acının yaralarını kendince bir an önce sarıp geleceğe dair sorumluluğunun bir kat daha arttığını bilen Âkif, en kısa zamanda eğitimini tamamlayıp ailesinin geleceği açısından para kazanmak zorunda kalır. Kendince bunlarla ilgili planlar yaparken ikinci bir darbeyle tekrar sarsılır.
1889 yılında dünyaya gözünü açtığı, çocukluğunun geçtiği, ailesiyle ilgili, her anı çok kıymetli birçok anısının bulunduğu evleri bir anda yanıp kül olmuştur. Mehmet Âkif inançlı bir genç olduğu için yaşadığı sıkıntılardan ötürü hiç isyan etmemiş, isminin anlamına uygun olarak sabretmiştir. Çözüm yolları ararken babasının vefalı eski bir öğrencisi, Âkif ve ailesinin yardımına koşar. En kısa zamanda evlerinin yerine Âkif ve ailesine yetecek güzel bir ev yapılmasını sağlar.
Mehmet Akif Sorun Üreten Değil Sorun Çözen Birisidir
Her sıkıntının sonunda ferah günlerin geleceğini umut eden Âkif, bu fikirle sabretmiş ve zamanla da ailesinin sıkıntıları bir nebze olsun azalmıştır. Ama kendince bazı fedakârlıklar yapmak zorundadır. Daha önce severek seçtiği, kısa bir süre devam ettiği Mülkiye’nin yüksek kısmından ayrılarak, o sıralarda Halkalı’da yeni açılan Ziraat ve Baytar Mektebi’ne (Ziraat ve Veterinerlik Yüksek Okulu) 1889’da kaydolmuştur. Mehmet Âkif’in bu okulu tercih etmesinin temel nedeni bu okulu bitirenlere devletin mezun olduktan sonra iş garantisi vermesi ve Mülkiye mezunlarından daha fazla ücret alacak olmasıydı. Böylece Âkif’in aklında hiç olmayan bir pencere açılıyordu hayatında. Veterinerlik…
Mehmet Âkif yaşadığı sıkıntılar, üzüntüler, kayıplar sonrasında hayal kırıklığına kapılmadan, pes etmeden her türlü zorluğa göğüs germiş, sabretmiş ve hep direnen olmuştur. Bu tutumu da işlerin hep yolunda gitmesini sağlamıştır. Ayaklarının yere hep sağlam basması, onu güçlü bir karakter yapmıştır.
Mehmet Âkif tam babasının oğluna yakışacak biçimde sorun üreten değil sorun çözen, güçlü ve kanaatkâr bir gençtir. İnsan düştüğü zaman kendinde yeniden bir güç bularak ayağa kalkabilmeli ve hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam edebilmelidir. Ancak böyle bir iradeyi kendinde bulanlar güçlü insanlardır. Ve bu insanları toplumda hep lider olarak görürüz.