Değerler Ne Demektir?
Milleti millet yapan din, değil, örf adetler, ananeler o milletin değerleridir. Değerler, insanların bir arada birlik beraberlik içerisinde yaşamalarını sağlayan soyut ve manevi unsurlardır.
Değerler, kendi ihtiraslarına ve akıllarına göre hareket eden insanları müşterek bir nizama sokar. Değerler, insanları oturuş, kalkış, giriş, çıkış, selam noktalarında mensup olduğu millete uygun davranmaya sevk eder.
Ortak hareket tarzlarının belirlenmediği bir toplulukta herkes şaşkınlık ve huzursuzluk içinde kalır. Toplumda nizamın, huzurun sağlanması bütün fertlerinin değerlere sahip çıkması ile mümkündür. Değerleri benimseyen ve hayatında yaşayan insan son menzile değerlerin yönlendirmesi ile diğer ifade ile değerlerin tabela ve işaretlerini takip ederek memnun bir şekilde ulaşır.
Şehrin meydan yerinde büyük bir yangın… Tam üç yüz yıldır yanıyor. Kimse aldırış etmiyor. Bazıları kaçmaya çalışıyor, bazıları yangını hayretle seyrediyor, bazılarının umrunda değil, az bir kısım yangını söndürmeye çalışıyor. Bazıları da var ki yangını körüklemek için sürekli bir şeyler atıyor yangına.
Kimisi de bana dokunmayan yangın dünyayı yaksa umrumda değil düşüncesiyle hareket ediyor. Ancak şunu kimse görmüyor. Yangında herkesin küçük küçük de olsa bir şeyleri yanıyor. Kanser hücreleri gibi içimizde büyüyen bu yok oluşu kimse fark etmiyor.
Değerlerinden Uzaklaşan Toplumların Sonu Nedir?
Gün geçtikçe imanını, inancını, dinini kaybeden gençlik yanıyor.
Birbirine güveni kalmayan toplum yanıyor.
İnternete, televizyona, telefona bağımlı hale gelmiş çocuklar yanıyor.
Çocuğuna terbiye veremeyen çekirdek aile yanıyor.
Kadının kocasına, kocanın karısına olan sadakat duygusu yanıyor.
Hiçbir nimetten memnun olmayan, doymak bilmeyen nefsinin eline düşen Müslüman yanıyor.
Sokaklara, meydanlara, plajlara, sosyal paylaşım ağlarına, televizyona, internete, güzellik yarışmalarına, magazin programlarına ve dizilere vitrin olmuş mahremiyetimiz yanıyor.
Sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar, bilgisayar ve kahve oyunlarıyla, televizyonla, tıka basa yeme içme ve eğlenceyle, internet siteleriyle öldürdüğümüz kıymetli vakitlerimiz yanıyor.
Nereden geldiğini sorgulamadığımız, kimlerin sırtından kazandığımız meçhul olan helal! paramız yanıyor.
Aralarında bir metreden daha az mesafe bulunan, ancak birbirini görmeyen, sormayan, hatırlamayan komşuluğumuz yanıyor.
Gün geçtikçe kalabalıklaşan toplumumuzda gittikçe yalnızlaşan insanımızın dostluğu, arkadaşlığı, ahbaplığı yanıyor.
Tahammül edemeyen, hoş görmeyen, sinir patlaması yaşayan, hakaret eden, kinle, nefretle konuşan insanımızın saygısı, hoşgörüsü, sabrı yanıyor.
Menfaati uğruna haksızlığa ses çıkarmayan, ezeni ezileni görmezden gelen yurdum insanının adalet duygusu yanıyor.
Eyyamcılık, idare-i maslahatçılık, bananecilik düşünceleriyle iş yapan çalışanımızın sorumluluk anlayışı yanıyor.
Kendi çıkarı için yaşayan, her daim kendisini yükseltmeye çalışan insanımızın, başkalarını anlamayan, ötekileştiren halkımızın empati duyguları yanıyor.
Söylediğiyle yaptığı arasında zıtlıklar bulunan, yalanı çekinmeden, korkusuzca konuşan, yapmadığı şeyleri yapmış, yaptığı şeyleri yapamamış gibi gösteren yurdum insanının dürüstlüğü yanıyor.
Sokaklarda, caddelerde yalın ayak başı açık çocukları gören, dünyada ölen ve zulmedilen binlerce Müslümanı film izler gibi seyreden toplumumuzun merhamet, şefkat, acıma ve yardımlaşma duyguları yanıyor.