Dürüstlük Nedir?
Dürüstlük: Olduğu gibi görünmek göründüğü gibi olmaktır.
Dürüstlük: Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapmamaktır.
Dürüstlük: Yalan söylememektir.
Dürüstlük: Büyük çıkarlar karşılığında bile kendine hâkim olmaktır.
Dürüstlük: Herkese eşit davranmaktır.
Dürüstlük: Söz ve davranışlarınızın birbiriyle tutarlı olmasıdır.
Dürüstlük: Kimseyi töhmet altında bırakmamaktır.
Dürüstlük: Kendine duyduğun saygıdır.
Dürüstlük: İnsan onuru adına incinmemek ve incitmemektir.
Dürüstlük: Menfaatimize dokunsa da hakkını haklıya teslim etmektir.
Dürüstlük: Korkmadan doğruları konuşabilmektir.
Dürüstlük: Yaranmak için yağcılık, soytarılık yapmamaktır.
Dürüstlük: Aldanmaya ve aldatmaya müsaade etmemektir.
Dürüstlük: Yüzüne gülüp arkasından kuyusunu kazmamaktır.
Dürüstlük: Bazen dobra dobra konuşmaktır.
Dürüstlük: Başkalarından önce kendini yargılamaktır.
Dürüstlük: Aynaya bakmaktır.
Dürüst Değilse İnsan Ne İçin Yaşar?
Şarkıda da geçtiği gibi “Dürüstlüğümü hiç kaybetmedim ama dürüstlüğümden çok kaybettim.” Üzülerek ifade edelim ki durumumuz aynen şarkıdaki gibi çoğumuzun . Nedense dürüstlük insanlar için çok bir şey ifade etmiyor. O zaman böyle düşünen insanlara şu soruyu sormak gerekiyor: Dürüst değilse insan ne için yaşar?
Doğruluk ve dürüstlük… İsterseniz bu kavramların içini doldurarak başlayalım.
Doğru: gerçek, hakikat, yanlışsız, eksiksiz
Dürüst: Sözünde ve davranışlarında doğruluktan ayrılmayan kimse
Yani her yerde ve platformda, her şekil ve şartta gerçeği söyleyen hakikati savunan, yanlış işler yapmayan ve görevini eksiksiz yapan…
Ne sağdanız ne soldanız,
Hak arayan bir koldanız.
Özümüz bir sözümüz bir,
Halka karşı yüzümüz bir.
Diyen şairin doğruluk ve dürüstlük tanımına tam da günümüzde ihtiyaç vardır.
Doğruluk sadece dünya hayatında ya da insan ilişkilerinde bize kazandıracak bir değer değildir. İnanan insanlar için müjdeyle dolu bir ayet-i kerime:
Allah buyurdu ki: “Bu doğrulara doğruluklarının fayda verdiği gündür. Ebedi ve temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler onlarındır. Allah onlardan hoşnut olmuştur, onlar da Allah’tan hoşnut olmuştur.” (Maide Suresi, 119. ayet )
Doğru olduğumuzda, doğru işler yaptığımızda bu birilerinin menfaatine dokunuyorsa size dur diyebilir. Size düşmanlıkla muamele edebilir. O vakit İslam Peygamberinin şu sözleri bizim kurtuluş reçetemiz olacaktır.
“Size doğru olmanızı emrederim. Çünkü doğruluk iyi olmaya, iyilik de cennete götürür. İnsan doğrulukta sebat ederek nihayet Allah katına “sıddık (doğru sözlü)” diye yazılır. Sizi yalan söylemekten de menederim. Çünkü yalan kötülük işlemeye, kötülük de cehenneme götürür. İnsan yalan söyleye söyleye Allah katında “kezzab (çok yalan söyleyen)” diye yazılır (Hadis-i şerif)
Tehlikeyi doğrulukta görürseniz yapışın; çünkü kurtuluş doğruluktadır. (Hadis-i şerif)
Dürüstlüğü bizim kültürümüzde en iyi açıklayan sözlerden biri de Celaleddin-i Rumi’ye aittir. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. Esefle belirtmek gerekir ki günümüzde insan iç dünyasıyla başka, dış dünyasıyla başka biri oluyor. Yani yüzümüzde maskelerimizle dolaşıyoruz. Birçok maskemizi toplumsal alanda kullanıyoruz.
Yunus çağlar ötesinden bugüne seslenirken insan ruhunu nasıl çözdüğünü gösteriyor.
Cümleler doğrudur, sen doğru isen,
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen,
Dervişe sormuşlar: Âlemi nasıl bilirsin?
Derviş: Kendim gibi…
Biz kendimizi nasıl biliyorsak etrafımızı da öyle zannediyoruz. Eğer bizde yanlış işler varsa, kafamızda türlü türlü dümen dönüyorsa, çevremize yalan söylüyorsak; herkesi öyle sanıyoruz. Herkesi potansiyel bir yalancı, kurnaz bir dolandırıcı, palavracı gibi görüyoruz.
Tam tersini düşündüğümüzde ise kimi zaman aldanıyoruz, yanılıyoruz. Herkese “Sen dürüst insansın” muamelesi yapacağız fakat kendimizi tamamen de ona yaslamayacağız.
Bu sebeptendir ki dünya kırgınlık şiirleriyle doludur.
Güvendiğim dağlara kar yağdı.
Duygularımla oynadı.
Ona çok anlayış gösterdim.
Beni hiç anlamadı.
Gibisinden birçok hayıflanmayı sosyal paylaşım sitelerinde her gün okuyoruz.
Bu noktada dürüst kalmak ve insanların bize dürüst olmasını istiyorsak prensip sahibi olmalıyız. Tabi “Ben kimseden emir almam, bana gelecek böyle gelsin değişmem kendini bana göre değiştirsin” gibi saçma sapan prensipler değil. Hem kendi onurunu koruyucu hem arkadaşlarını incitmeyecek prensipler…
Yalan söyleyeni, seni aldatanı her defasında affediyorsan bir müddet sonra enayi ve saf sıfatları senin üzerine yapışır. Nam salarsın etrafa bu sıfatla.
İnsan bu hayatta onuru için, şerefi için, insanlığa katkı için ve en nihayetinde ve aslında en üstünde Yaratıcı’ya kulluk için vardır. Bunun için yaşamak, bunun için yaşatmak lazımdır dürüstlük değerimizi. Güzel bir hikayeyle yazıyı bitirelim.
Hz. Ömer’in Çobanın Dürüstlüğünü Test Ettiği Hikaye
Hz. Ömer Mekke’ye giderken bir çobanla karşılaşıyor. Hz. Ömer kendini tanıtmadan çobanı denemek için :
-A çoban, şu sürüden bir koyunu bana satar mısın?
Çoban şöyle dedi:
-Ben bunların sahibi değilim, satın alınmış bir köleyim.
-Canım, ne var; sen efendine, koyunu kurtlar yedi, dersin olur biter!
Çoban hiç tereddüt etmeden:
-Ya Allah?.. O bizi görmüyor mu?
Bunun üzerine Hz. Ömer ağladı ve geceyi orada geçirdi. Ertesi gün köleyi satın alıp hürriyetine kavuşturdu ve çobana şöyle dedi:
-Söylediğin o güzel söz seni dünyada hürriyetine kavuşturdu, dilerim ahirette de seni cehennemden kurtarır.