Öncelikle şunu belirtmekte fayda vardır. Mehmet Âkif yaşadığı devrin aydınlarından biriydi. Yani üniversite tahsilinin yanında kendisini başka alanlarda geliştirmiş ve yetiştirmiş bir sanatçıydı.
Mehmet Akif Dört Dil Bilen Bir Şairdi
Türkçenin yanında Arapça, Farsça ve Fransızca biliyordu. Kur’an-ı Kerim’i ezbere biliyordu yani hafızdı. Bunun yanında çok kitap okurdu. Çeşitli edebiyat dergilerinde yazarlık, başyazarlık, editörlük de yapmıştır. Son olarak İstanbul’u, Anadolu’yu, Arabistan’ı ve Mısır’ı da çok iyi tanıyan geniş kültürlü bir seyyah özelliği de vardır.
Bütün bunları bir araya getirdiğimizde Âkif bildiklerini elbette eserlerine ve özellikle şiirlerine yansıtacaktır. Özellikle Arapça ve Farsça sözcükleri şiirlerinde kullanması kadar doğal bir şey olamazdı. O sebepten bazı şiirlerini anlamak için sözlüğe ihtiyaç duyulacaktır. Âkif bu şiirleri zor olsun, anlaşılmasın ya da çok şey biliyor densin diye yazmamıştır. Bize ağır gibi gelen şiirler Âkif’in düşünce ve duygu dünyasının, engin bilgi hazinesinin bir yansımasıdır.
Akif’in Şiirlerini Bir Lise Öğrencisi Anlayabiliyordu
İbrahim Aleaddin Gövsa, Mehmet Akif’in diliyle ilgili şöyle der:
“Türk halk dilini onun kadar munis ve tabii kullanan olmadığı gibi, Türk halkının gönlünü onun derecesinde doğrulukla ve samimiyetle konuşturan bir şairimizin yetişmemiştir. Öyle sanıyorum ki, “Safahat” Şark ufuklarında akisleri asırlarca dalgalanmaya namzet bir şaheser olarak kalacaktır.”
Şu kadar var ki o devirde, beyit biçimiyle ve aruz ölçüsüyle yazdığı halde, halkın bu derece kolay anlayabildiği, şiirlerinin beğenilip okunduğu başka bir şair de yok denecek kadar azdı. Bu bakımdan Âkif’in şiirlerini okuyup anlayabilmek bizim için bir külfet değil, onun engin bilgi ve fikirlerinden yararlandığımız bir nimettir.
Aradan geçen 100 senede Türkçedeki kelime değişikliklerini hesaba katarsak, şiirlerindeki bazı kelimeler için sözlüğe bakma gerekliliğimiz elbette ki Âkif’in bir ayıbı değildir. Kaldı ki o dönemde bir lise öğrencisi Âkif’in şiirlerini kolayca okuyup anlayabiliyordu.
Bizler de Asım’ın bir nesli olarak bu yüce şairi okuyup anlamak ve anlatmakta kendimizi Âkif’e ve bu millete borçlu hissetmeliyiz. Kıymetli Asım’ın nesli gençler, siz siz olun hangi yazar olursa olsun o yazarı değerlendirirken (şahsiyet, edebi kişilik, dili, üslubu vb.) “o yazarın yaşadığı devrin şartlarını” göz önüne alın.
Aklınızdan çıkarmayın ki, bir eser ve yazar değerlendirirken devrin şartları dikkate alınarak değerlendirilirse sağlıklı bir değerlendirme yapılmış olur.