Nasreddin Hoca, kapısının önünde bir şeyler arıyormuş. Komşuları:
-Hayrola Hoca Efendi, bir şey mi yitirdin, demişler.
-Mührüm düştü de.
-Nerede düşürdün? Söyle biz de bakıverelim.
-İçerde düşürdüm, avluda.
-Avluda yitirilen şey sokakta aranır mı be Hoca?
-Avlu karanlık. Burası daha aydınlık da onun için burada arıyorum.
Değerlerimiz toplumumuzun manevi dinamikleridir. Toplumu çok katlı bir bina olarak düşündüğümüz zaman biz insanlar binanın taşları değerlerimiz de taşları bir arada tutan harç ve çimento görevindedirler. Harç ve çimento olmadığı zaman bina nasıl sağlam değilse değerler olmadan da toplum o kadar sağlam değildir. Millet olarak huzurumuz, mutluluğumuz değerlerimizde aranmalıdır. Başka kültürlerin yaşantısı bizi mutlu etmez. Geçici bir mutluluk verse de bizi götüreceği yer huzursuzluktur. Bizi biz yapan değerlerimize her zamanki dönemlerden daha çok sahip çıkmamız gerekiyor.
Huzur Ancak Değerlere Sahip Çıkmakla Mümkündür
Huzur internet kafelerde, son model cep telefonlarında, üst üste giyilen elbiselerde, her öğün dışarıda yenen yemeklerde, tiryakisi olunan dizilerde, güç alınan koltuklarda değil; huzur “Ahlaki Değerler”dedir. Başka yerde huzur aramak kendimizi kandırmaktır. “Ne var ki halimizde, gül gibi geçinip gidiyoruz” diyerek her geçen gün değerlerden daha da uzaklaşıyoruz.
Bizler millet olarak böyleöyle değildik. Yalan söylemeyi bilmeyen insanların torunlarıyken neredeyse diğer kültürlere yalan söyleme dersleri ve taktikleri öğretiyoruz. En azılı düşmanlarının bile “Muhammedü’l Emin” diyerek güvendikleri bir peygamberin ümmeti olarak birbirimize güvenmeyen insanlar haline geldik.
“İnsan için ancak sa’y u gayreti vardır.” (Necm Suresi, 53/39) düsturunu hayatına rehber edip çalışkan, gayretli, mücadeleci insanların torunuyken tembel tembel oturan, canlılığını yitirmiş insanlar durumuna düştük.
Yani bu insanlar ellerinden geleni yaptıkları için başarısızlık konusunda endişelenmeye vakit bulamazlarken, bizler boş boş oturup endişelenmekten elimizden geldiği halde hiçbir şey yapmıyoruz.
Tibet’in ruhani dini lideri Dalai Lama’nın “Çağın Paradoksu” yazısı aslında önce nasıldık şimdi nasıl olduğumuzu çok güzel ifade etmektedir.
Çağımızın Huzur Paradoksu
Evlerimiz büyüdü, fakat ailelerimiz küçüldü.(Mutluluğumuz geniş ailedeydi, çekirdek aileyle hiçbirimiz mutlu değiliz.)
Artık daha rahatız, ama zamanımız az.( Plansız yaşadığımızdan zamanı tam anlamıyla değerlendiremiyoruz.)
Öğrenim düzeyimiz arttı, fakat anlama yetimiz azaldı. (Az konuşup çok dinlememizin yerini çok konuşup hiç dinlememe aldı.)
Daha fazla bilgili olmamıza rağmen, daha zor karar veriyoruz.(Sadi-i Şirazi’nin dediği gibi “Ne kadar bilgili olursak olalım bildiklerimizi uygulamıyorsak hepimiz cahiliz.)
Daha fazla tedaviye rağmen, daha az sağlıklıyız. Ay’a gidip gelerek onca yolu kat ettik ama, caddeyi geçip yeni komşumuzu tanımakta geciktik. (“Neredeyse komşunun komşu üzerinde mirasçı olacağını zannettim.” Hadisini anlayıp yaşayan insanların yerini yanlış anlaya insanlara bıraktık.)
Daha fazla üretelim diye yeni yeni bilgisayarlar geliştirdik, fakat daha az iletişim kurmaya başladık. (Çevremizle ilişki, iletişim kuran, konuşup anlaşan, uyum sağlayan varlık olduğumuzu adeta unuttuk.)
Fast food ve uzun sindirim zamanı.(Ümmetim hakkında korktuğum şeylerin en korkuncu diye Peygamberimizin söylediği dört şeyden biri olan karın büyüklüğü(göbek bağlamak) ikazını unuttuk.)
Anlamlar büyük fakat karakterler küçük.( Ya göründüğümüz gibi değiliz, ya olduğumuz gibi değiliz.)
Karlar yüksek fakat ilişkiler yüzeysel (Hasbilikten uzaklaşıp yapmacıklığa saplanıp kaldık)
Şimdi artık pencerelerimizde çok şeyin olduğu, ama odamızda hiçbir şeyin olmadığı zaman. (Evlerimiz huzursuzluktan geçilmiyor.)
Durumumuz bu şekilde içler acısı. Bu durumdan kurtulmamız tabiî ki mümkün. Reçete çok açık: Çağımızın dertlerine derman Kur’an’ın elmas hakikatlerinde aranmalıdır. Zira bizim kurtuluşumuz Kur’an’ın elmas düsturlarıyla gerçekleşecektir. Bu dönemde Peygamber Efendimiz’in çağlar üstü örnekliğine her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Hasılı güzel bir Türkiye güzel bir gelecek oluşturmak istiyorsak temel malzeme değerlerimizdir. Kendimizi kandırmayalım.