İstiklal Marşı’nı İncelediğimizde Öncelikli Olarak Hangi Kavramlar Öne Çıkar?
Milletimizin yaşadığı çok zor yılların, imkânsızlıkların, esaretin, kıtlığın içinde doğan bir marş olan milli marşımız bizim en mukaddes emanetlerimizdendir. Bir nakış gibi her bir dizesi, her bir kelimesi Âkif’in zihninde işlenip, yüreğinden süzülerek cephede savaşan Mehmetçiğin ruhuna sızarak can olmuştur yorgun bedenine.
İstiklal Marşı 1921’de Cumhuriyetin ilanından önce yazılmıştır. Fakat bağımsızlığı, güzel günleri müjdeler nitelikte bir marştır. İstiklal Marşı’nda; o yılların “kutsal ve heyecanlı” havasını buluruz. Her bir kıta, her bir dize ayrı ruh alemlerinin eseridir. Her dize ayrı bir güzergaha sürekler duygularımızı…
Düşmana Karşı Meydan Okuma
İstiklal Marşı’nda “düşmana karşı meydan okumayı; Türk milletine tembihi, uyarıları, Yaradan’dan ve belli yerlerde gelecek nesillerden dilekleri” buluruz. Kimi zaman vatan sevgisiyle coşkun seller gibi coşar, kükrer, akar duygularımız; kimi zaman bamteline basılmış korkusuz bir cengaver gibi yedi düvele meydan okuyan bir Mehmetçik, kimi zaman da vuslata ermiş, hayal ettiklerine kavuşmuş, doymuş bir ruhla göğün yedi kat üstüne uçarız Âkif’le…
Âkif, sırça köşklü saraylardan -deyim yerindeyse- hariçten gazel okumamıştır. Her daim İstiklal mücadelesine katılanlarla birlikte olduğundan milletimizin duygularına tercüman olmuştur. Bunu Âkif’ten başka kim yapabilirdi ki…Çünkü o, neredeyse adım adım yurdu dolaşmış, insanların zihnine tek tek mücadele azmini nakşetmişti.
Geleceğe Dair Umut
Şiiri yazan Âkif değil sanki Türk milletiydi. Malum şiirin yazıldığı sırada çetin mücadeleler devam ediyordur. Ama Âkif bağımsızlığa o kadar inanıyordur ki Allah’ın da izniyle Allah’ın vaad ettiği huzurlu günler “belki yarın belki yarından da yakın bir sürede gelecektir,” diyecek kadar inançlıdır.
Yaşanan zor günlerin ardından Allah’a güvenen, inanan milletimiz bayrağının sonsuza kadar göklerde dalgalanacağını ön görecek kadar da inançlıdır. Bir milletin bağımsızlığını simgeleyen unsurları vardır: Öncelikle bir toprak parçası, beraber yaşadıkları, aynı ülküde birleştikleri vatan… Herkesi sarıp sarmalayacak ortak kullanılan bir dil… Aynı çatı altında toplanabilecekleri bir bayrak… Ve bir milli marş…
İşte Mehmet Âkif bizim bağımsızlığımızın sembollerinden olan milli marşımızı yazarak bizlere eşsiz bir miras bırakmıştır.
Mehmet Âkif’i Anıyoruz Peki Onu ve İstiklal Marşı’mızı Anlamaya Çalışıyor muyuz?
Bizler İstiklal Marşı’mızı ruhuna yakışır bir biçimde yaşayabiliyor muyuz? Milli bayramlarda, törenlerde, spor müsabakalarında veya her pazartesi ve cuma günleri okullarımızda okunan bir “rutin” haline gelmiş şekliyle mi yaşıyoruz? Bir şekilde İstiklal Marşı’nı çocuklarımıza, öğrencilerimize ezberletince görevimizi hakkıyla yerine getirmiş mi oluyoruz?
“İstiklal Marşı’nın yedinci kıtasını biliyorum da sekizinci kıtasını anlayamıyorum” diyen bir öğrenciye yol gösterip, “vecd ile” şiiri anlamasına yardım etmiyorsak işimizi savsaklıyoruz, Âkif’in mücadeleci, araştırmacı, eğitimci kişiliğine yaraşır davranmıyoruz, demektir. Bunu sonucunda da gün geçtikçe karşımıza “Asım’ın Nesli”nden uzak bir nesil çıkıyor. Çünkü şuan maalesef Âkif’in hayalindeki “Asım’ın Nesli”nden uzaklaşan nesiller yetiştiriyoruz. Miskin, yerinden kıpırdayamayacak kadar yorgun, merak etmeyen, hazırcılığa alışmış, manevi değerlerinden uzak gençlerle baş başa kalıyoruz. Unutmayalım ki Asım’dan istenenleri anneleri ve babaları olarak bizler yerine getirmediğimiz sürece “Asım’ın Nesli”ne sahip olamayacağız.