Ozan Arif Kimdir?
10 Haziran 1949 Samsun’un Terme ilçesinde doğan Ozan Arif’in asıl adı Arif Şirin’dir. Ailesi Giresun’un Alucra ilçesinden olan Ozan Arif’in babası Mehmet Şirin annesi Fatma Şirindir. İlk ve orta öğrenimini Samsun’da tamamlayan Ozan Arif , eğitimini sürdürürken ailesine destek olmak için yaz aylarında da tarım işlerinde çalıştı.
Ortaokul yıllarında sesine aşık olduğu bağlama ile tanışan Ozan Arif, yakalandığı tüberküloz hastalığı nedeniyle İstanbul’da yaklaşık bir yıl hastanede tedavi gördü.
Burada harçlıklarından biriktirdiği parayla 1964 yılında ilk bağlamasını satın alan Şirin, çalmayı da kendi kendine öğrenmeye çalıştı.
Ozan Arif, yazdığı bir şiirde kendini şöyle anlatmıştır:
“Tevellüt kırkdokuz, adım Arif’tir, soyadım kütükte Şirin bilinir /
Giresun Alucra Hapu köyünden, soyumu sopumu sorun bilinir /
‘Ozan’ diye tanır tanıyan beni, gönlümde yaşatmam garezi kini ve lakin memleket, millet haini olanlarla aram serin bilinir.”
Çocukluğunda tarlada çalışırken atma türküler söyleyen Ozan Arif Şirin, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin, Sürmeli Bey, Yusuf ile Züleyha gibi destanları okuyarak büyüdü. Memleketi Alucra’da pazar kurulan günlerde destancıları dinleyen Şirin, köyde etrafında yaşanan olaylarla ilgili şiirler yazmaya başladı.
“Ozan” mahlasını ortaokuldaki okul müdürü Kemal Giritli’nin verdiği Arif Şirin, gittiği öğretmen okulunda edebiyat alanında kendini geliştirdi.
1969-1970 döneminde Ordu ili Perşembe erkek öğretmen Okulu’ndan mezun olan Ozan Arif , ilk olarak ailesinin bulunduğu Samsun’da Karaoyumca köyündeki ilkokulda göreve başladı. 1 yıllık stajyerlik suresinden sonra yine Samsun’da Devgeriş köyüne tayin olmuştur. 1972 yılında yine aynı köyde stajerlik yapmakta olan ve ona ömrü boyunca en büyük desteği veren; Süheyla hanımla evlenmiştir. Ozan Arif ile Süheyla Hanım’ın tek çocuğu olan Mehmet Alp, 1973 yılında Samsun’da dünyaya gelmiştir.
Ozan Arif 5 yıl öğretmenlik, 4 yılı okul müdürlüğü olmak üzere toplam 9 yıl görev yapmıştır. 1979 yılında öğretmenlikten ayrılmıştır. Ozan Arif 1980-1991 yılları arasında Almanya’da yaşamıştır. Ozan Arif , 11 yıllık gurbet hayatının ardından 24 Eylül 1991’de Türkiye’ye dönmüştür. Bir süre sonra yine Almanya’ya dönen Ozan Arif, Avrupa ve Türkiye’de konserlerini sürdürmüştür.
Ozan Arif Ne Zaman Öldü?
Şair, bestekar ve söz yazarlığı kimliği ile öne çıkan Ozan Arif öğretmenliğinin yanında milletin duygularına tercüman olmayı kendisine rehber edinmiş bir söz ustasıdır. Özellikle milli konulardaki duruşu Ozan Arif’in hem kaygılarını hem de sevdalarını ortaya koymuştur. Kendisi hakkında şöyle der Ozan Arif: “Bizi ‘Ozan Arif’ yapan şey, milletin derdini dert edinmemdir”
Ozan Arif 13 Şubat 2019’da gırtlak kanseri tedavisi gördüğü Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 70 yaşında hayatını kaybetmiştir. Cenazesi, Samsun’da toprağa verilmiştir. Ölümünün ardından yazılan milyonlarca mesaj, dökülen gözyaşı ve cenazesine bizzat katıldığı tabutuna şubatın soğuk gününde omuz veren on binlerce insan dikkate alındığında Ozan Arif’in 20 yüzyıl Türk ozanlık geleneği içerisindeki değeri daha iyi anlaşılmış olacaktır.
Bu durum, Ozan Arif’in 20 yüzyılda başlayıp 21 yüzyılın ilk 20 yıllık zaman diliminde devam eden şairliği ve Türk Aşık edebiyatının etkisini ortaya koyması açısından önemlidir.
Çıldır’da Aşık Şenlik, Erzurum’da Sümmani Baba, Erzurumlu Emrah, idolü olarak nitelediği 1800’lerde yaşamış Develili Aşık Seyrani Baba’yı Türk halk edebiyatında muazzam örnekler verenler olarak anlatan Ozan Arif, özellikle Develili Aşık Seyrani Baba’da kendisini bulduğunu vurgular. Pir Sultan Abdal’ı da “dava adamı” olarak anan Ozan Arif, ona haksızlık yapıldığına düşünür.
Güzel sanatlara yeteneği, şiire ilgisi ve özellikle şairlik kabiliyetinden dolayı okul çağlarında şiir alanında ödüller alan Ozan Arif’in ünü, ilerleyen yıllarda yöresel sınırları aşıp Türkiye genelinde duyuldu.
Atışma, doğaçlama şiir söyleme, güzelleme ve çeşitli alanlarda Türkiye birincilikleri, sertifika ve ödülleri bulunan Ozan Arif, en büyük ödülünü ise şöyle ifade etmişti:
“Ortaokul çağlarında çocuk yaşta bu sevdaya gönül vermişim. O yaşlardan beri verdiğim mücadelenin karşılığını, tertemiz yüreklerde sevgi sarayları kurarak aldım. Ülküdaşlarımın sevgi ve muhabbetinden daha büyük beşeri ödül olamaz.”
Şiirlerinden Örnekler…
Sabır Eyle
Deli gönül isyan etme boşuna,
Sabır eyle, Şükür eyle, Dua et.
Kul olanın her şey gelir başına,
Sabır eyle, Şükür eyle, Dua et.
Düşün düşün hayal bitti düş bitti,
Ağla ağla gözümdeki yaş bitti,
‘Amentü’ ye iman ettim iş bitti,
Sabır eyle, Şükür eyle, Dua et.
Her dara düştüğün yerde Allah’tan,
Hakkında hayırı ver de Allah’tan
Hayır da Allah’tan şer de Allah’tan
Sabır eyle, Şükür eyle, Dua et.
Bazı zamanlarda bazı yerlerde,
İnanırım derde derman derler de,
Çünkü hayır varmış bazı şerlerde
Sabır eyle, Şükür eyle, Dua et.
Mevla çekirdeğe orman gizlemiş,
Tahıl tanesine harman gizlemiş,
Yılanın zehrine derman gizlemiş,
Sabır eyle, Şükür eyle, Dua et.
Gönül bizi bilmeyen var bilen var,
Halimize ağlayan var gülen var,
Bizden daha büyük derdi olan var,
Sabır eyle, Şükür eyle, Dua et.
Kaç ülkü gülünün şimdi şu anda,
Kellesi bekliyor yağlı urganda,
Hiç olmazsa gel onlardan utan da,
Sabır eyle, Şükür eyle, Dua et.
Gönül korkma; çok çok sürgün ölürsün
Ne açıkta ne de düzde kalırsın,
Bir mezarı nerde olsa bulursun,
Sabır eyle, Şükür eyle, Dua et.
Felek zulüm ediyorsa koy etsin,
Duy ARİF’i çile bitsin dert bitsin.
‘Tevvekeltü taalallah’ de gitsin.
Sabır eyle, Şükür eyle, Dua et.
Ayna
Müslümanlar neden böyle perişan?
Sebebini sorup arıyor muyuz?
Bence bu işin sebebi Müslüman.
Acaba farkına varıyor muyuz?
Müslümanlık çünkü adımız bizim.
Adımız gibi mi tadımız bizim?
Eksik mi dedimiz, kodumuz bizim?
Fitnesiz, fesatsız duruyor muyuz?
İslâm’ın şartı beş, imanın altı,
Diyerek işleriz her türlü haltı…
Aklımıza gelmez toprağın altı.
Emaneti sağlam koruyor muyuz?
Esiri olmuşuz malın, servetin,
Zinanın, şehvetin, kovu, gıybetin,
Vatanın, milletin, dinin, devletin,
En ufak işine yarıyor muyuz?
Bu devirde, kimin kötü hali var?
Şimdi, itin bile özel yalı var.
Hepimizin, iyi-kötü malı var.
Fitreyi, zekâtı veriyor muyuz?
Birbirine düşman zenginle fakir,
Birinde hamd eksik, birinde şükür,
Hepimizde ayrı, değişik fikir,
Birlikte üç adım yürüyor muyuz?
Elin gözündeki çöpleri tek, tek,
Görüp gösteririz, kaçırmayız pek
Kendi gözümüzde mertek var, mertek.
Biz, bizdeki suçu görüyor muyuz?
Neyi öğreniyor, neyi duyuyor
Karnı evde, beyni nerde doyuyor
Oğlumuz, kızımız, nasıl büyüyor,
Üstüne kol kanat geriyor muyuz?
Kitabımız Kur’an ilim kokuyor,
Kaç müslüman günde açıp okuyor?
Okuyan da işte öyle okuyor.
Mânasına kafa yoruyor muyuz?
Madem ki her nefis Hakk’tan hediye,
Dünya için Hakk’ı unutmak niye,
Bugün Allah için ne yaptım diye,
Akşam kendimize soruyor muyuz?
ARİF olan ham laf etmez gardaşım,
Bir destanla bu dert bitmez gardaşım,
Müslümanım demek yetmez gardaşım,
Müslümanca hayat sürüyor muyuz?
Ne İnsanlar Gördüm
Âah ah… Ne insanlar tanidim hey!
Hep hikaye roman çikti.
Kimi dedim agir bir sey,
Tarttim baktim gram çikti.
Kimi beni veli yapti,
Kimi beni deli yapti.
Kimi yigit rolü yapti,
Emdigi süt haram çikti.
Kimi ates duman tütmez,
Gövde saglam, güç müç yetmez.
Gel gelelim iflah etmez.
Mayasinda verem çikti.
Kimi kirli, pasli idi,
Kimi süslü, püslü idi,
Kimi sahte asli idi,
Kimi sahte kerem çikti.
Hele hele en çok yandiklarim
Kabuguna kandiklarim
Ak alinli sandiklarim
Yüzü gözü krem çikti.
Eksik oldu biraz tarif,
Kimi kaba, kimi zarif,
Hepsi böyle degil ARIF;
Kimi çôk muhterem çikti.
Yazık Olur Vatana
Meydan sizin…Onun bunun sözünü,
Duyarsanız yazık olur vatana.
Kuru lafla memleketin gözünü
Boyarsanız yazık olur vatana.
Eğilin milletten yükselen sese
Mavi boncuk dağıtmayın herkese
Hoşgörü bezinden takım elbise
Giyerseniz yazık olur vatana.
Bilinmeli Mataracı sürüsü
Ötmemeli Yahya’ların borusu
Aç beklerken memleketin yarısı
Doyarsanız yazık olur vatana.
Hatırını gütmen bilmem ne beyin
Herkesin suçunu yüzüne deyin
Şimal rüzgarına dikkat eyleyin
Buyarsanız yazık olur vatana.
Düşman olup milli birlik çağrıma
Koministler yara açtı böğrüme
Siz de süngünüzü benim bağrıma
Dayarsanız yazık olur vatana.
Beşik yapıp kollarımı dizimi
Ben büyüttüm ‘ordu’ adlı kuzumu
Ben büyüttüm diye benim gözümü
Oyarsanız yazık olur vatana.
Dört bin şehit verdik yurda hediye
Düşünün bir defa acaba niye?
Koministle beni aynı kefeye
Koyarsanız yazık olur vatana.
Arif hazır size destan yazmaya
Söz verdiniz ihaneti bozmaya
Söz verdiniz kominizmi ezmeye
Cayarsanız yazık olur vatana.
Babo
Ben köylü vatandaşım,
Kim benim dostum babo?
Bu ne hırs bu ne hışım?
Sesimi gıstım babo.
Kiminiz bana güler
Kiminiz aptaldır der
Baştaki efendiler
Ben size küstüm babo.
Damarda kanım kurban
Şerefim şanım kurban
Devlete canım kurban
Sizedir kastım babo…
…
İstemem sevmeyin lo..
Baştan da savmayın lo..
Kapıdan kovmayın lo…
Toz diye üstüm babo…
İşime zor dediniz
Ürüşvet istediniz
Ben ektim siz yediniz
Soyuldu postum babo…
Devletin malı sizin
Kaymağı balı sizin
Küpünüz dolu sizin
Boş benim testim babo…
Yapılan ne bak hele
Patlarsın güle güle
Köyümde yok yok ula
Büstüm var büstüm babo…
Anarşist çıktı bir de
Onlarla girdim derde
Üstelik hapislerde
Az mı kan kustum babo?
Bana Sor
Başbuğum bak yine başına geldim.
Bakıyorum ama sen gel bana sor.
Dert dökmeye mezar taşına geldim.
Döküyorum ama sen gel bana sor.
Belki de derdimi dökmem boşuna,
Duymazsın duysan da gitmez hoşuna
Öyle bir çile ki düşman başına
Çekiyorum ama sen gel bana sor.
Beni bu çileye salanlar saldı,
Sen gittin her şeyin içi boşaldı
Kala kala senden bir rozet kaldı
Takıyorum ama sen gel bana sor.
Sevdamızın günahı ne suçu ne?
Bu sevda layık mı gönül göçüne?
Arada sırada halkın içine
Çıkıyorum ama sen gel bana sor.
Halk eskisi gibi önüme çıkıp
Hal hatır etmiyor elimi sıkıp
Sebebini halkın gözüne bakıp
Okuyorum ama sen gel bana sor.
Halkı bırak halkı öz kardeşimi
İknadan acizim evde eşimi
‘La Havle’ çekerek her gün dişimi
Sıkıyorum ama sen gel bana sor.
….
Arif’im yıkılmış şehir gibiyim
Tadım yok tuzum yok zehir gibiyim.
Yatağına küskün nehir gibiyim
Akıyorum ama sen gel bana sor.
Ah Kafa
Bu dünyada zevk sefa
Bir devran sürmek varmış.
Ulan kafa ah kafa,
Bugünü görmek varmış.
Vatan dedim,yurt dedim,
Vatandan sürgün yedim
Tek doğru ben mi idim
İpe un sermek varmış.
Hey gidi aptal hey hey
Bak yaşıyor paşa bey
Neyimiş de yolsuz köy
Köprüsüz ırmak varmış.
Bu işler nene bırak
Kel başa şimşir tarak
Ot gibi yaşayarak
Murada ermek varmış.
Şu ömrüm bile bile
Baştan sona hep çile
Rüşvet ile torpile
Kafayı yormak varmış
Bugünleri bilip de
Türkiye’de kalıp da
Bir yolunu bulup da
Anap’a girmek varmış.
Kaç tane ozan gelmiş,
Çoğu aç sefil ölmüş
Ozanlık iş değilmiş
Bu sazı kırmak varmış.
Eloğlu davul çaldı
Başbakan kızı aldı
Ben saz çaldım ne oldu
Davula vurmak varmış.
Ozan Arif kes burda
Günaha girme bir de
Biliyorsun mahşerde
Hesap da vermek varmış.