Liyakat ve Liyakatsizlik Nedir? Nasıl Liyakatli Olunur? Liyakatsizliğin İtibarı Olur mu?

“Ehliyetleri ile yüksek makam kazananlara gıpta ederim: Kazandıkları makamdan dolayı değil, kazandıkları ehliyetlerinden dolayı!” (Cenap Şahabettin)

 Liyakat Nedir? Liyakatli  İnsan Deyince Ne Anlamalıyız?

Liyakat; layık olma, yaraşırlık, uygunluk, yeterlilik, kifayet gibi anlamlara gelen Arapça kökenli bir sözcüktür.

Liyakatli; vatanını ve milletini seven, görevini en iyi şekilde yaparak bu sevgisini gösteren, kuvvetli bir iradeye sahip, şahsi çıkartan çok kamunun menfaatini gözeten, coşkulu, sabırlı, fedakâr, çalışkan, alanında yeterli bilgiye ve donanıma sahip,  dürüst, vizyon sahibi, saygıyı içselleştiren kişiler için kullanabileceğimiz bir sözcüktür.

Liyakatli  İnsanların Vasıfları Nelerdir?

Liyakat sahibi insan; başarılı, erdemli, yetenekli kimsedir. Liyakat sahibi kimseler milli ve manevi değerlerine sahip çıkar ve değerlerini yaşarlar. Sorumluluk sahibidirler ve devletin millet adına onlara yüklediği sorumluluğu yerine getirmek için vargüçleri ile çalışırlar. Mesuliyetlerinin devleti ve milleti yaşatmak için yaşamak olduğunun farkındadırlar. Onlar için iş yapma zamanı sadece mesai saatleri değildir. Devlet ve millet için şahsi rahatlarından her zaman ve durumda fedakarlık yaparlar. Çünkü mesuliyet duyguları bunu gerektirir. Onlar “fedakarlık yapmaya hazırız” edebiyatıyla hiçbir zaman hazır olmayanlardan değildirler. Onlar sınırda nöbet bekleyen asker misali her an savaşmaya, mücadeleye, bir şeyler yapmaya hazır ve nazır bir halde beklerler.

Liyakatli insanların söz ve davranışlarında tutarsızlık yoktur. Onlar dürüsttürler, iç-dış bütünlüğüne sahip olduklarından hiçbir zaman riyakar davranmazlar. Herkesi sevmeye çalışırlar ama herkese saygı göstermek zorunda olduklarını bilirler. Yalanla, dolanla, birilerinin gözüne girebilmek için gösteriş yapmakla günü kurtarma derdinde değillerdir. Yani onlar idare-yi maslahatçılıktan hoşlanmazlar.  Onlar büyük adam olduklarından bugünün adamı olmayı değil, yarının adamı olmayı tercih ederler.

Liyakatli insanlar, görevleri olan işleri birilerinin takdirini almak için değil, yapmak zorunda oldukları için yaparlar. Görev yaptıkları makam ve mevkilerde, işini yaptırmaya gelen herkesin işini aynı şekilde aracısız, talimatsız yerine getirirler. Çünkü onlar vatandaşı devlet kurumlarına karşı soğutma yerine devletin sıcaklığını herkese gösterme çabasındadırlar.

Şeyh Edebali’nin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”  sözü doğrultusunda devletin karşısında bireyi  korurlar. Bazılarının ilk refleks olarak bireyin karşısında her zaman devleti koruma yanlışlığına girmezler.

Liyakatli insanın hareket tarzını kanunlar, yasalar, yönetmelikler, genelgeler belirlerken liyakatsiz insanların hareket tarzını onları o görevlere getiren kişiler belirler.

Liyakat sahibi kişi asli görevlerini alkış ve takdir için yapmaz. O hiçbir zaman yapmakla mükellef olduğu görevleri, yerine getirdiğinde alkış ve takdir beklentisinde değildir. Liyakatsiz İnsan ise asli görevleri karşılığında  insanlardan alkış bekler, bir alkış gelmeyince de insanlara hakaret eder, öfkelenir ve kin kusar, hatta yapmak zorunda olduklarını bile insanların başına kakar.

Liyakat sahibi, kendisine yapılan eleştirilerin dozu ne olursa olsun görevi gereği yapmak zorunda olduğu ve yaptığı güzellikleri insanların başına kakmaz. Çünkü o, yaptığı bütün güzel işleri milleti için, milletinin kendisine emanet ettiği imkanlarla yaptığının bilincindedir. Liyakat sahibi kişiler çok konuşma yerine çok iş yapmayı tercih ederler. Liyakatsizler ise habbeyi kubbe yapmak da çok mahirdirler ki değeri olmayan bir şeye çok fazla ehemmiyet vererek asıl konuşulması gerekenleri unuttururlar  yani gündemi anında değiştirebilirler.

Liyakatli kişiler görev yaptıkları kurumlarda devlet ve millet için az zamanda büyük işler yapma ve yaptırtma gayesini güderler. Bugünlerini dün yaptıkları işleri anlatıp durmakla öldürmek yerine, bugünlerini yarınları adına en iyi şekilde değerlendirerek kullanırlar. Onlar görev yaptıkları makamlarda şahısların geçici olduğunu hiçbir zaman akıllarından çıkarmazlar. Ve “ben gidersem işler yürümez”  mantığına bürünüp de kendilerini bulunmaz Hint kumaşı olarak görmezler.

Yine onlar insanların gözüne girme sevdasında değillerdir. Yapılacak bir işi, atılacak bir adımı şahıslardan korkarak yapmamazlık veya atmamazlık etmezler. Çünkü onlar milli ve manevi değerlerini en iyi şekilde özümsedikleri için sadece Allah’tan korkarlar. Zaten onlar, Allah’tan korkanın hiçbir şeyden korkmayacağının da bilincindedirler.

Lincoln Liyakatsiz  İnsanları Patatese Benzetmiştir.

Geçmişini ve kendisinin geçmişte yaptıklarına sığınmak marifet değildir.

Lincoln başkanken bir genç iş istemek için huzuruna çıkmış. Konuya girmeden önce de dedesinin, babasının, amcasının iç savaş sırasında gösterdikleri yararlılıklardan, kahramanlıklardan, bu yolda hayatlarını bile feda ettiklerinden bahsetmiş. Lincoln delikanlıyı sakin sakin dinledikten sonra tepkisini söyle dile getirmiş: “Evlat, sen bana patatesi hatırlatıyorsun. Zira onun da en iyi tarafı, işe yarayan kısmı toprak altındadır.”

Liyakatli insanlar Hatalarını Kabul Ederler!

Liyakatli insanlar çok sık hata yapmazlar. Hata yapınca da hatalarını kabul edip özür dilemesini bilirler ve özür dilemeyi acizlik, yenilgi olarak görmezler. Çünkü onlar özür dilemenin  de bir erdem olduğunu bilirler. Eğer hatalar tekrarlanmaya ve kuruma sonuçta devlete, millete zarar vermeye başlamışsa görevlerinden el çektirilmeyi beklemeden el çekmeyi de olumlu bir davranış olarak sergilerler. Yine onlar bilirler ki devlet adamı, kaybedecek bir şey olmadığı için değil; kurumuna, devletine kazandıracak bir şeyi kalmadığı için gider ve gitmelidir. Yani onun kalması için devlet ve millet adına çok iyi bir nedeni yoksa bu, onun gitmesi, görevi daha iyi kişilere bırakması için geçerli bir sebeptir. Çünkü liyakatli kişi her vazgeçişin aslında yeni bir başlangıcın doğumu olduğunun idrakindedir. Onun  aldığı terbiye ona bazen doğmak için ölmek gerektiğini de öğretmiştir.

Liyakatli İnsan Görevden Çekilmesini de Bilir

Liyakatli insan sadece yer işgal etmekle kahraman olunamayacağını, kahramanlık için görevlerden çekilme zamanı geldiğinde hiç düşünmeden veda etmesi gerektiğinin de farkındadır. Bu durum her babayiğidin harcı değildir. Belki de en çok özlemini çektiğimiz hususlardan biri de budur: nasibimiz bittiyse ısrar etmeden başkalarının nasibine kapı açmak…

Asker bir millet olduğumuz için unutmayalım ki;

Askerlikte en zor olan hareket geri çekilmelidir. Geri çekilme kararının alınacağı zaman çok önemlidir. Bunu zamanında yapabilirseniz hezimet yaşayan olarak değil, kahraman olarak anılırsınız. Aynı şekilde bulunulan mekanlardan da bu milletin bir askeri olarak çekilme zamanını ayarlayabilmek çok önemli bir meziyettir.

Son tahlilde balıktaki soruya verilecek cevap açıktır: Liyakatsizliğin itibarı olmaz.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu