Balkan savaşları Osmanlı Devleti’ne çok ciddi zararlar vermiş; gerek toprak kayıpları gerekse suçsuz yere öldürülen, göçe zorlanan insanlar ve geleceğe dair umutların, hayallerin giderek kararması…
Uzun zamandır kaynayan kazan bir şekilde taşar ve 1914 yılında I. Dünya Savaşı başlar. Bu savaşa ne Osmanlı devleti ne de halk girmek istemezken, devleti yöneten hükümet yaptığı gizli anlaşmalarla halkı Almanlar’la aynı safta yer alacak şekilde savaşa sürükler.
Mehmet Âkif Almanya’ya Niçin Gitmiştir?
Mehmet Âkif, bu zor günlerde de davası için verilen tüm görevleri hakkıyla yerine getirmeye çalışır. Alman hükümetinin davetlisi olarak oluşturulan bir heyette Âkif’e de Fransızca ve Arapçayı çok iyi konuşmasından dolayı görev verilir. Harpte müttefikimiz olan Almanlar savaşta esir aldıkları Müslümanları ayrı kamplarda toplamışlardı. Bu kamplardaki esirlere iyi muamele ediliyordu. Bunlar için camiler ve okullar bile inşa edilmişti. Almanlar bu esirleri Halife’nin kendileriyle birlik olduğunu göstererek kazanmak istiyorlardı.
İşte heyet bu maksatla Almanya’ya davet edilmişti. Heyet Alman Hükümeti tarafından karşılanır ve Berlin’in hatta belki de Avrupa’nın en iyi oteline götürülür. Ama otelin ihtişamı ve lüksü Mehmet Âkif’i rahatsız eder:
-“Ben burada kalamam, benim burada kendilerini temsil ettiğim Mehmetçikler savaş meydanlarında ot-sap yiyor, taşta, toprakta yatıyor. Ben onların yaşadıklarını düşündükçe bu otelin lüksü bana batar. Benim rahat edebileceğim daha mütevazı bir yer ayarlarsanız çok daha memnun olurum, ” der.
Mehmet Âkif şunu bile söyler: “Keşke maddi durumum elverse de sizin imkânlarınızdan hiç faydalanmasam. Şahsen ben devletim için hizmet ediyorum.”
O kadar manidardır ki Mehmet Âkif’in iki tutumu. Sıkıntılar içindeki bir milletin mensubu olan bir insanın, o kadar ihtişamlı bir otele gittiğinde her şeyi bir an unutup keyfine bakması, o kadar kuvvetle muhtemeldir ki, kim görecek beni, deyip her şeyin tadını çıkarabilirdi ve bunu yapsaydı kimse de garipsemezdi. Fakat Âkif gibi vicdan ve insaf sahipleri rahatsız olur. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” anlayışını hayatına uygulayabilen kaç kişi görüyoruz. İşte bunlardan biri de Âkif’tir. Yurttaşları savaş meydanlarında açken o, ihtişamlı saraylarda oturmayı içine sindirememiştir.