Çok mert adamdı
“Ömründe bir kerecik olsun kuvvete boyun eğmemişti. Güçlüler, nüfuzlular onu karşılarında daima haşin görmüşlerdi. Haksızlığa karşı hiç tahammülü yoktu; derhal kırar, dökerdi. İstibdadın (baskı yönetimi) şiddetle aleyhinde idi. Kızınca yüzü heybetli bir hal alırdı. Halkın ıstıraplarına alaka gösterirdi. Halk sıkıntıda iken zevk ve sefahet içinde yüzenlere müdhiş düşman kesilirdi.” “Çok mert adamdı. Çocukluğundan beri mertliğe meftundu. Acze düşmüş adamdan intikam almayı mertliğe münafi (aykırı) görürdü. ” (Eşref Edib)
“Âkif Bey hayatında eğilmedi, gerek istibdat devrinde, gerek Meşrûtiyet senelerinde açlığa rızâ gösterdi, kimseye eyvallah etmedi. Umûmî seferberlik zamanı idi. Âkif bir arkadaşı ile birlikte oturmuş, fasulye aşı yiyordu. Nezâret (Bakanlık) erkânından biri çıkageldi. Selâm tebliğ etti. Yazılarında o derecede ileri gitmemesini nâzikçe söylemek istedi. Âkif pür hiddet dedi ki:
-“Nâzırına (Bakanına) söyle, kendilerini düzeltsinler! Bu gidiş devam ettikçe bizi susturamazlar. Ben fasulye aşı yemeye razı olduktan sonra kimseden korkmam!” (Hasan Basri Çantay)
Mehmet Âkif bir amaç ve fazilet yolunun dönüşsüz yolcusudur. Şöyle der Âkif:
“Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz!
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz yürürüz.”
Aşağıda Mehmet Akif’in manifesto niteliğinde iki farklı şiirine yer verdik. Ne sağlığında ne de ölümünden sonra hiç kimse onun söylediklerine aykırı yaşadığına dair tek olay gösterememiştir. Mısralarda ne demişse hayatında o vardır. Bu iki şiiri de böyle okuyup hatta ezberlemenizi acizane tavsiye ederiz.
– Korkma! Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz;
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz!
Düşer mi tek taşı, sandın, harîm-i nâmûsun?
Meğer ki harbe giren son nefer şehîd olsun.
Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa;
Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa;
Bu altımızdaki yerden bütün yanar dağlar,
Taşıp da kaplasa âfâkı bir kızıl sarsar ;
Değil mi cebhemizin sînesinde îman bir;
Sevinme bir, acı bir, gâye aynı, vicdan bir;
Değil mi cenge koşan Çerkes’in, Lâz’ın, Türk’ün,
Arab’la, Kürd ile bâkîdir ittihâdı bugün;
Değil mi sînede birdir vuran yürek… Yılmaz!
Cihan yıkılsa, emîn ol, bu cebhe sarsılmaz! (Hatıralar’dan)
Zulmü Alkışlayamam!
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem…
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta, boğarım!…
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale.
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu…
İrticâın şu sizin lehçede ma’nâsı bu mu? (Asım’dan)