1905 yılında Mehmet Âkif’in Anadolu’daki mecburi hizmeti biter. İstanbul’a döner. Memuriyeti ile birlikte hocalık da yapar. 1908’de II. Meşrutiyet ilan edilir. Meclisin açılması sabırsızlıkla beklenir.
İşte tam da bu iklimde Mehmet Âkif, yakın arkadaşlarından Fatin Hoca’nın ısrarıyla 1 Ağustos 1908’de “İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne” üye olur. Bu cemiyet ilim, fikir ve sanatla uğraşan bir teşkilattır. Mehmet Âkif artık vatanı için etkin bir biçimde çalışmak istiyordu. Görevi gereği yurdu karış karış gezen Mehmet Âkif, artık duygularını gerek şiirlerine gerekse nesirlerine aktarmaktaydı. Toplumun dertleriyle dertlenen Mehmet Âkif, vatanına faydalı olmak istiyordu.
Cemiyetin İyi Emirlerine Uymak Şartıyla Üye Olur
Bu cemiyetin kaydı sırasında yaşananlar da Mehmet Âkif için sıra dışı bir hadise olmuştur.
Her yeni üye için kayıtta okunan metinde: “Kayıtsız ve şartsız cemiyetin emirlerine itaat” sözü yer alır. Mehmet Âkif’e bu cümlenin anlamı çok ağır gelir. Ve şöyle der: Ben cemiyetin emr-i marufuna biat ederim, mutlak söz veremem. (Ben cemiyetin iyi emirlerine mutlak surette uyarım ancak her emrine uyacağıma söz veremem.) der.
Bir hayli eleştiriye neden olsa da Mehmet Âkif için cemiyetin yemin metni değiştirilir. Mehmet Âkif’in ettiği yeminin de ne kadar manalı ve gerçek olduğu açık bir şekilde görülmektedir.