Mehmet Akif Nasrullah Camii Vaazında Neler Konuşmuştur?

Mehmet Akif, Milli Mücadele döneminin o sıkıntılı günlerde elinden geldiğince ayakta durmaya çalışır. Kendi moralini de üst seviyede tutmalıdır ki adeta gözünü kırpmadan gözlerinin içine bakan milletimize beklediği desteği verebilsin.
Ama maalesef kader milletimizi o kadar çok zor bir sınavla sınamaktaydı ki… Bir zamanlar Osmanlı’ya başkentlik yapan, bizim için manevi değeri eşsiz olan ve ecdadımızdan birçok mukaddes hatırayı göğsünde saklayan Bursa 8 Temmuz 1920’de Yunanlar tarafından işgal edilir. Şehir Yunanlar tarafından yerle bir edilir.
Akif; düşman askerleri tarafından yapılan zulme sessiz kalamaz. Duyguları, kafesin içine tıkılıp, kanatları tek tek yolunurken çırpınan bir kuşun acı çığlığı gibi yürek yakan bir fırtınayla dile gelir ve Akif Bülbül şiirini kaleme alır(1921)
Bursa’nın işgalinin ardından duyulan bir haber; başımızdan iyice kaynar sular dökülmesine neden olur. İstanbul Hükümeti 10 Ağustos1920’de düşman askerleriyle gizlice “Sevr Barış Anlaşması”nı imzalar. Bu anlaşma fiilen Osmanlı İmparatorluğunun sona erdiğini bildirir nitelikteydi. Ve Anadolu topraklarında paylaşılmamış bir yer kalmamacasına yurdumuzu tarumar edecek bir barış(!) anlaşmasıydı.
Mehmet Akif yaşananları dikkatle takip ediyor; hedeften bir milim sapmamacasına dört gözle üstüne düşecek görevleri bekliyor ve soluğu yettiğince de durmadan, yılmadan konuşuyordu.
Mehmet Akif’in Sıradaki Görevi Nedir?
Millet Meclisi Ekim sonlarında Mehmet Akif’i, halka Milli Mücadeleyi anlatması, halkı milli mücadeleye katılmaya ikna etmesi için “Kastamonu’ya” gönderir.
Akif, 5 Kasım 1920 Cuma günü Kastamonu’nun en büyük camisinde “Nasrullah Camii’nde” o meşhur vaazını verir.
Bu vaazında; milli birlik ve beraberliğin neden şart olduğunu, Müslümanların yaptığı en büyük hataların ne olduğu, Sevr Anlaşmasının Müslüman Türk milletine kurulmuş bir tuzak olduğunu ve İslam dünyasının son özgürlük kalesi Anadolu’nun düşman çizmeleri altında çiğnenmemesi gerektiğini çok etkileyici ve açık bir biçimde ifade etmiştir.
Nasrullah Camii’ndeki Vaazda Nelerden Bahsetmiştir?
Akif bu vaazında; yaşanan sıkıntıların asıl nedeninin Müslümanların genel anlamda çalışıp üretmeyi bırakmasına bağlıyor. Müslümanlar artık hayatlarını eğlenceyle, miskinlikle ve taklitçilikle geçiriyorlar. Avrupalıların ise bizim gafletimizden faydalanarak her geçen gün kendilerini daha da geliştirdiklerini belirtiyor.
Akif; üç kıtada nal izleri olan bir milletin Batılılar tarafından giderek köşeye sıkıştırıldığını bize kala kala Anadolu’nun bir avuçluk bölümünün kaldığını söylemiştir Mehmet Akif; bu durumun kesinlikle kabul edilemeyeceğini ve bir an önce titreyip kendimize gelerek din ve devlet için, geleceğimiz için herkesin bir an önce Milli mücadele saflarında yurdumuzu savunmak için cepheye koşması gerektiğini sesi kısılıncaya kadar haykırır.
Mehmet Akif’in Nasrullah Camii’ndeki bu vaazı büyük ilgi görmüştür. Cemaatin büyük bir bölümü kendini tutamayarak hüngür hüngür ağlamıştır.
O güne kadar görülmemiş bir dini-milli heyecan dalgası önce Nasrullah Camii’ni, sonra Kastamonu’yu, daha sonra da tüm Anadolu’yu sarmıştır.
Akif’in “Nasrullah Kürsüsünde” vaazı “Sebilürreşad” dergisinde yayımlanarak; Anadolu’nun bütün illerine, sancaklarına, kazalarına; yöneticilere, müftülere ve komutanlara gönderilmiştir. Kahvelerde camilerde, evlerde, kışlalarda, meydanlarda yüksek sesle okutulmuş ayrıca broşürler şeklinde basılarak elden ele her yere ulaştırılmıştır.
Böylelikle Akif sesi bir başka kardeşinin sesine karışır. Akif’in yüreği bir başka kardeşinin yüreğinde atar. Akif’in kararlılığı bir başka kardeşinin zihnine böyle kazınır.
Ama artık Akif’in omuzlarındaki yük daha da artacak, daha ulvi bir görev onu bekleyecektir…