İlginçtir; öğretmenliğe 1906 yılında, mezun olduğu okulda “Ziraat ve Baytar Mektebi’nde” Yazı (kompozisyon) dersleriyle “Kitabet-i Resmiye Muallimi” olarak başlar. Birincilikle mezun olduğu okula tekrar öğretmen olarak döner.
Mehmet Âkif, öğretmenlik mesleğinde de gerçekten başarılı olur. Öğrencileriyle arkadaş gibidir. Onlarla gerek dersleri gerek çağın getirdiklerini-götürdüklerini konuşabildiği, gerekse ülkenin içinde bulunduğu durumu rahatça anlatabildiği samimi bir havada ders işler. Bu yüzden de farklı duygular, düşünceler öğrenciler tarafından rahatça konuşulup yazılır.
Mehmet Âkif derslerin sonunda ya bir şiir ya da bir nesri öğrencilerine okur. Bu da dersin merakla beklenen bölümlerinden olur. Tüm bu anlattıklarımızın da etkiyle öğrencileri Akif’ çok sever.
Mehmet Âkif Aranılan, Talep Edilen Bir Öğretmendir
Mehmet Âkif’e her geçen yıl farklı kurumlardan teklifler gelir. Onlardan birisi de Çiftlik Makinist Mektebi’dir. Âkif bu okulda 1907’de Türkçe derslerine girer. Yetmez… 1908’de de Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) edebiyat derslerine girer. Bu görev 1913 yılına kadar devam eder.
Mehmet Âkif, öğrencilerine bu derslerinde; dostluğu, kardeşliği, vefayı, azmi, sadakati, sevgiyi örneklerle somutlaştırarak anlatır. Dostluk, kardeşlik, vefa, azim, sadakat, sevgi… Hayatta mutlu olmanın neredeyse akla ilk gelen maddeleri… Gençlere dilinin döndüğünce bunları anlatan bir “öğretmen”den bahsediyoruz.
Mehmet Âkif yorulmak nedir bilmez, gününü dolu dolu yaşardı. Sabah ilk iş memuriyet görevi, sonra Halkalı’da Veterinerlik fakültesinde hocalık, akşamları da arkadaşlarının, dostlarının çocuklarına verdiği özel dersler…
Mehmet Âkif’in ne kadar çalışkan olduğunu, kendini yetiştirmek uğrunda kendisine yeni pencereler açtığını, azla yetinmeyip insanları aydınlatmak uğrunda hayatından ödünler vererek gece gündüz nefes tüketip dersler verdiğini görüyoruz.