Dikkat ettiyseniz yaban kazları “V” şeklinde uçarlar. Bilim adamları kazların neden bu şekilde uçtuklarını araştırmışlar. Araştırma sonucunda su verilere ulaşmışlar:
Yaban Kazlarının Birlekteliği ve Uçma Şekillerindeki Mesajlar
1- “V” şeklinde uçulduğunda, uçan her yaban kazı kanat çırptığında, arkasındaki kuş için onu kaldıran bir hava akımı sağlıyormuş. Böylece “V” seklinde bir formasyonda uçan kaz grubu, birbirlerinin kanat çırpışları sonucu ortaya çıkan hava akımını kullanarak uçuş menzillerini yüzde yetmiş oranında uzatıyorlarmış. Yani tek başına gidebilecekleri maksimum yolu grup halinde neredeyse ikiye katlıyorlarmış.
2-Bir kaz, “V” grubundan ayrıldığı anda uçmakta güçlük çekiyor. Çünkü diğer kuşların oluşturduğu hava akımının dışında kalmış oluyor. Bunun sonucunda, genellikle gruba geri dönüyor ve yoluna grupla devam ediyor.
3-“V” grubunun başında giden kaz hiçbir hava akımından yararlanamıyor. Bu yüzden diğerlerine oranla daha çabuk yoruluyor. Bu durumda yorulunca en arkaya geçiyor ve bu defa hemen arkasındaki kaz lider konumuna geçiyor. Bu değişim sürekli yapılıyor; böylece her kaz grubun her noktasında yer almış ve aynı oranda yorulmuş oluyor.
4-Uçuş hızı yavaşladığında gerideki kuşlar, daha hızlı gitmek üzere öndekileri bağırarak uyarıyorlar.
5-Gruptaki bir kus hastalanırsa veya bir avcı tarafından vurulup uçamayacak duruma gelirse; düşen kusa yardım etmek üzere gruptan iki kaz ayrılıyor ve korumak üzere hasta veya yaralı kazın yanına gidiyor. Tekrar uçabilene (veya eğer ölürse, ölümüne kadar) onunla beraber yaralı kuşu asla terk etmiyorlar. Daha sonra kendilerine başka bir kaz grubu buluyorlar.
6-Hiçbir kaz grubu, kendilerine bu şekilde katılmak isteyen kazları reddetmiyor.
İnsanlar olarak yaban kazlarının bu düzeninden alacağımız hisseler şöyledir:
Belli bir hedefe ulaşmak için bir araya geldiğimizde, birbirimizden destek alarak hedeflerimize daha kolay ve çabuk erişirdik.
Kafamız bir kaz kadar çalışıyorsa, bizimle aynı yöne giden insanlarla bilgi alışverişini ve işbirliğini sürekli kılardık.
İş ve görevlerimizi, yeri ve zamanı geldiğinde başkasına bırakmamız gerektiğini bilirdik.
İlerlemek ve yol almak için başkalarının uyarılarına gereksinim duyacağımızı anlardık. Bunun yanında bizi geliştiren böyle uyarıları sevinç ve takdirle karşılardık.
Dostlarımızı hiçbir zaman yarı yolda bırakmaz, iyi ve kötü her zamanlarında yanlarında olurduk.
Kendimizi başkalarından üstün görmez, herkese kucak açardık…